Page 7 - calikusu
P. 7
bilmenin, Cenâb-ı Hakk’a ulaşmanın şartlarını Allah aşkını, varlık- yokluk meselesini ve öte kay-
ve yollarını anlatmıştır. Risaletü’n-nushiyye ve Di- gısını bu Türkçeyle dile getirirken Türkçeyi de ana
van isimli eserlerinde bahsi geçen temalarla ilgili sütü kıvamında yaşatmasını bilmiştir.” Nihat Sami
onlarca şiire rastlamak mümkündür. Banarlı’ya göre Yunus Emre, yeni vatan coğraf-
Bu ulu dervişin şiirinin merkezinde “gönül” yasının topraktan yükselen bütün güzel seslerini
vardır. Bir kutsi hadiste belirtildiği üzere yaratıcı Türk halk diliyle birleştirmiş, Anadolu Türkçesine
gönüllerde gizlidir. O hâlde gönlü yıkan Allah’ın o çağlara kadar hiçbir Türkçede görülmemiş bir
evini yıkmıştır, iki cihanda bedbaht olacaktır: musiki işlemiştir. Aynı asır Anadolu’sunda, yaşa-
Gönül Çalab’ın tahtı gönüle Çalap baktı nılan hayatla kaynaşmış ve bir felsefe olmaktan
İki cihân bed-bahtı kim gönül yıkar ise yükselerek bir iman derecesi kazanmış ve çok
sayıda Türk halkını kendi ışığı çevresine toplamış
“Gönül yıkanlar” temiz, pak, mümin kimseler tasavvuf felsefesini Yunus, Türk dili ile söylemenin
gibi görünseler de esasta yetmiş iki milletin temiz- fakat hem güzel hem kifayetli söylemenin sırları-
leyemeyeceği bir yüze sahiptirler: nı bulmuştur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yunus’un
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz dilini Türkçenin kapısı olarak görmekte ve “Türk-
değil çenin ortasında saf bir altın gibi külçelenen bir
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil mucize”dir ve öz şiir onunla başlatılabilir.” görü-
şündedir. Türkçenin XX. yüzyıl şairi Cemal Süreya,
Yunus, insanı yüce yaratıcının bir sanatı ola- yaklaşık yedi yüz yıl sonra Yunus’un şiirini Türkçe-
rak görüp onu sevmeyi öğütler. Ona göre cümle nin süt dişlerine benzetir:
yaratılmışa bir gözle bakmayanlar şeriata göre
evliya olsalar bile hakikatte âsidirler: Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan Ne güzel biçmişti gök ekinini,
Şer’in evliyâsıysa hakikatte âsîdir. Düşman müşman girmeden araya
Dolanıp bütün yukarı illeri
Türk milleti, kâinata bu nazarla bakan yüce Toz duman içinde yollar boyunca
gönüllü derviş Yunus’u çok sevmiş, kendi ruhun- Canından sızdırmıştı şiiri;
daki duygularının tercümanı olarak görmüştür.
Bu sahiplenmenin en önemli sebebi şüphesiz ki Sonuç olarak Yunus Emre bağlı bulunduğu
Yunus’un öz, saf dilidir. Yunus, yazı dilinde -özel- milletin maneviyat dünyasını inşa etmiş ender
likle şiirde- Arapça ve Farsça kelimelerin yoğun şahsiyetlerden biridir. Ancak bunu yaparken bu
biçimde kullanıldığı bir dönemde Türkçe şiirde milletin özünü oluşturan Türkçemizi de en güzel
bir çığır açmış; Türkçeye İslami bir ruh kazandır- şekilde işlemiştir. Bu hususta son sözü yine Tanpı-
mıştır. nar’a bırakalım: “Ben Orhan Gazi’yi ve onunla
beraber ikinci imparatorluğu kurmağa çalışan-
Mehmet Törenek; “Yunus, şiirlerini Türkçenin ların hiçbirini Yunus’tan ayıramadım. Ne zaman
en yalın haliyle söylemiş, bugün kimi kelimeleri Orhan Gazi’nin çehresine biraz eğilsem, orada
kullanımdan düşmüş olsa dahi, birçoğu hâlâ en Yunus Divanı’ndan aksetmiş çizgiler görürüm ve
güzel ifadenin örnekleri olarak dillerde yaşamak- bütün o fütuhatların arkasında bu ruh kasırgası
tadır. Böylece o coşkusunu, imanının heyecanını, ile Türkçede doğan yapıcı değerler dünyasını se-
lamlarım.”
KAYNAKÇA
Banarlı, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi I, Millî Eğitim Bakanlığı Yay., İst. 1998
Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ank. 1976.
Süreya, Cemal, Sevda Sözleri, Yapı Kredi Yay., İst. 2013.
Tanpınar, Ahmet Hamdi, Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergâh Yay., İst. 1998.
Tatçı, Mustafa, “Yunus Emre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İst. 2013, C. 43, s. 600.
Törenek, Mehmet, “Kendi Şiirlerine Eleştirel Bakışın Küçük Bir Örneği Üzerinden Yunus Emre ve Mehmet Akif”
(Aralık, 2021), Hikmet, Yûnus Emre’den Mehmed kif’e Şiir Özel Sayısı.
5