Page 41 - calikusu
P. 41

SEYİR DEFTERİ







                                                                    Hikâye  farkına  varmadan  yaşadığı  kayıp  yılları
                                                                 atlayarak devam ediyor:

                                                                    “Karayağız  delikanlı  elindeki  tahta  bavulla  ta-
           Çok kıymetli kader bağım Keriman Hanım;               banı delik ayakkabılarını incitmekten korkarcasına
                                                                 usul usul çıkıyor trenin basamaklarını. Umutla pa-
           “Bilin ki bu mektubu şahsınıza pek uzaklardan yazıyo-
        rum. Bileğimdeki mavi kürede yıllardır dolanmakta olan   rıldayan gözleri kundakta bebeğiyle istasyondan el
        yelkovan kesik kesik solumakta. Nicedir saat gecenin üçü,   sallayan karısının özlemiyle gölgeleniyor.
        zaman ilerlemiyor bir türlü.”                               -Çuf… çuf… çuf çuf… çuf çuf çuf…
           Dıııt, dıııt, dıııt…                                     Yolculuk, yolculuklar, bitmeyen yollar… Kulakla-
                                                                 rında çınlayan iki kelime: İyi yolculuklar…
           Arada bir yorgun yorgun yeri sürüyen ayak ses-
        leri  duyuyor,  sonra  yatağını  çevreleyen  perdenin       Aylar geçmiş bile. Birbirine yoldaş olmuş gurbet-
        raylarda gezinişini. Gerisi hep aynı.                    çilerin uyuduğu odaların birinde, sokak lambasının
                                                                 aydınlattığı  pencerenin  önünde  bağdaş  kurmuş,
           Dıııt, dıııt, dıııt…
                                                                 dertli  dertli  mektubuna  nasıl  başlayacağını  düşü-
           Zihni  bulanık,  görüntüler  bulanık.  Gözleri  ke-   nüyor.”
        penklerini  indirmiş,  açamıyor.  Direnmeye  gücü
        yok,  kendini  pinhanlığın  kucağına  bırakıyor.  Boş-      …
        luk... Hafiflemiş, dünyanın yükünü sırtından atmış          Parmaklarını kalem tutar gibi birleştiriyor. Beyaz
        gibi. Gri bulutlar dolanmakta etrafında. Sesler var      çarşafın üzerine aşağı yukarı nahif çizgiler çekiyor.
        derinleşen,  biraz  ürkek  biraz  hüzünlü.  Tanıdık  bir    …
        hikâye fısıldıyorlar kulağına:
                                                                    Nerde kalmıştık…
           “Yalın ayak başı kabak, güneş yanığı esmer te-
        niyle koyunların ardı sıra yazı yaban koşturmakta           “Satırlarıma  başlamadan  önce  büyüklerimin  ellerin-
        olan  bir  çocuk.  Akşam  ayazı  kulaklarının  ucunu     den, küçüklerimin gözlerinden öper, herkese bahusus se-
        yalayıp geçiyor. Karnı gurul gurul. Aklı sofrada ka-     lam ederim. Nasılsınız, iyi misiniz? Eğer beni sual edecek
        şıklayacağı bulgur pilavında. Ah bir de yanına ka-       olursanız ben de iyiyim çok şükür. Hattı zatında sizlerin
        tık edecek soğanı olsa. Sırt üstü bırakıyor kendini      özleminden başkaca bir sıkıntım yoktur……. Zarfın içe-
        tarlanın  ortasına.  Güneş  batmak  üzere.  Dalıyor      risinde  bir  miktar  para……….  Satırlarıma  son  verirken
        gökyüzünün enginliğine. Kitaplarda okuduğu deni-         tekrardan herkese selam eder…………..
        zi düşünüyor, bir gemi gelse, binse de gitse bolluk         Delikanlı yazdıklarını yeniden gözden geçiriyor.
        bereket içindeki diyarlara…”
                                                                 Yazmak  isteyip  de  yazamadıklarını  düşünüp  ha-
           Damağında çocukluğunun bıraktığı buruk tatla          yıflanırken  kıvırcık  saçlarını  çekiştiriyor.  Hasretini
        belli  belirsiz  yutkunuyor.  Başını  hareket  ettirmeye   satırlara  üflüyor.  Mektubunu  katlıyor  ve  markları
        mecali yok. Gri bulutların gölgelediği kirpiklerinin     dışarıdan görünmeyecek şekilde özenle kağıtların
        arasından süzülen mavi huzmeler ne kadar erişil-         arasına yerleştirdikten sonra zarfı diliyle iyice ısla-
        mez görünüyor.                                           tarak yapıştırıyor. Damağında zarfın tatlımsı rayiha-


                                                                                                           39
   36   37   38   39   40   41   42   43   44